Aci Vatan Almanya

Biliyorum baslik sizi 1970lere goturuyor. Almanya`da gocmen olmanin zorlukluklarina, karsilasilan irkciliklara, bir cogumuzun kulturel kimliklerimizi karistirmasina, hic bir yere ait olamamaya , ozellikle gecen hafta Mesut Ozil`in yedigi naneler yuzunden yasanan atesli tartismalara 8 senedir Almanya`da yasayan bir Turkiyeli olarak ben de iki cift lafimla katilacagim saniyorsunuz ama hayir burasi bunlarin tartisilacagi blog degil arkadaslar. Bir coguna ben “ya cok da sey yapmayin olur oyle” diye gecerim cunku siglik bunu gerektirir. Gelelim konumuza, Almanya neden aci?

 

Son zamanlarda yemeginize Adana yoremizin en aci isotunu basmissiniz gibi hararet var Avrupa`da su an. Evden cikip ise yurume yolunda, sanki Agustos`ta Akdeniz, Ege yorelerinden birine tatile gitmisim de gec yapilan kahvalti sonrasi tam ogleden once otelimden denize yuruyormusum gibi bir his olusuyor icimde. Bunun sonunda deniz degil de kalabalik ve benden baska icinde en az 78 (kusurat verdim ki attigim belli olmasin) kisinin de oldugu metro vagonunun olmasi tüm keyfimi kaciriyor. Benim psikolojim bu havalarda deniz kenari bir beldede tatil yapmaya alismis, calismaya alismamis.Pavlov`un kopekleri gibi su an tatil bekliyorum, agzim tatil diye sulaniyor.

Is yerindeki ortam haliyle evlere senlik. Ayni konuyu tartistigimiz en az uc toplanti yapiyoruz, ve hala “ne tartisiyorduk biz ya” diye bir sasiriyoruz. Sadece benim degil herkesin beyin hucreleri azalmis gibi. En cok tartistigimiz konu da işte ne giyip giyemeyecegimiz. Almanya`da ozellikle Berlin`de dresscode yok bir cok is yerinde ama bence bu istediginizi giyip gelebilirsiniz demek degil zaten. Dresscode yok demek altinda su gizli mesaji barindiriyor: “Biz sizi ise alirken bir suru yerli yersiz mulakata soktuk ve de sosyal zekanizin da iste ne giyip ne giyemeyeceginizi bilecek kadar gelismis oldugunu gorduk”. O yuzden nasil “basit” gozukmeden en az kiyafetle ise gelebiliriz sorusu sosyal zekalari yuksek is arkadaslarimla ogle yemeklerimizin en atesli konusu su an. Yarin ne giysem diye soran is arkadaslarima “kisa sort mu, sana kesinlikle cok yakisir, ve hic de basit durmaz, is ortami icin inanilmaz uygun, ayrica burasi Berlin ayol ozgurlukler sehri” seklinde yorumlar yaparak, is arkadaslarimin ayaklarini cok dolayli bir yoldan kaydirmaya calisiyorum. Benim kuyu kazmaya da aklim bu kadar yetiyor. Sonucta ne giyersek giyelim her sey fazla geliyor bu sicakta.

 

O degil de memlekette klima da yok. Klima olmamasina cok da kizamiyorum bu zamana kadar yazin 3 gun 30 derecenin ustune cikiyor diye klima ve sogutmaya yatirim yapilmamasi cok normal (ay bir an derinlestim sanki tobe gunahlarima). ama benim kucuk tatli beynimin bile bir dayanma noktasi var ve o noktayi gecen hafta sali gunu asmistik. Sanirim dehidrasyon yuzunden migren, halsizlik gibi sorunlarla yuzlesiyorum ve ilginctir ki su icince de gecmiyor. Beynim de surekli tatil , tatil diye alt mesajlarla psikolojimi bozuyor, hem fiziksel hem de zihinsel olarak bitigim su an. Sikayet de edemiyorum; “herkes a sen Antalyalisin bunlara alisiksin” diyor. Birincisi Antalya`da klima denilen bir teknoloji var; ikincisi belki o havayi sevmedim de geldim nerden biliyorsun, belki sicak hava bunyemde sinir ve pisik yapiyor. Neyse ki Antalya`li olmayanlar gibi gidip gunesin bagrinda guneslenmiyorum, saat 10 ve 4 arasi disari cikmiyorum ve de cilt kanseri nedir biliyorum. Antalya`li olmam avrupa`da cehennem simulasyonu yaptigimiz bugunlerde hayatimi kurtaricak!

 

Sig basladim ama derin bir konuya parmak basarak bitiricem: Kuresel isinma is coming!

Not: Yaziyi gecen hafta yazmistim, ama yayinlamamisim ki bu tam bana gore bir hareket. Bu hafta bence hava harika, hic de sicak degil, oh mis. Sanirim kuresel isinma yok, dunya da zaten yuvarlak degil.

Not ll: Turkce karakter sikintisi yasiyorum,  gozleriniz kanaya kanaya okuyun bence

0 comments